27 Şubat 2013 Çarşamba

Hep değilse de bazen, arada bir aslında
bir şeyler eksik ve öyleyken bile
yerine oturuveriyor parçalar
ortasında kaçırdığım filimlerin, sonlarını anlıyorum

düğmeleri tamken bile
bir yakası göğsümde gömleğimin 
sessizce önce çözüp ilikliyorum
etrafta biri olmalı
yoksa boşuna utanıyorum


beklemek diyorum adeta gülümseyen monalisa gibi
çünkü sonra, öncenin tekrarıdır daima
bazen soruyorum büyük resimdeki ihtiyara
peki nasıl oluyor da zihninizin sahne önü ve localarını ayırdığınız onca insan
kolayca A4 bir hayata sığıyor
beklemenin anlam kazandığı nadir anlardan söz ediyorum.
nasıl bu kadar kolay oluyor kendi halinde bir hayatı haraca bağlamak ?


ne anlama geldiğini anneme soruyorum sonra.
perspektif bir heceye ait anlamadığım bir şey söylüyor yada eskimo 
dilinde siktir git gibi bir şey
bilmiyorum...


Burada bir kapanış konuşması icap eder dostlar ama ben beklemeyi
tercih ediyorum.

çünkü beklemek bu kadar anlamlı olmamıştı.




6 Şubat 2013 Çarşamba

Tırnak diplerin ve tırnak diplerinde neler olduğu önemlidir bence;
senin hakkında, senin söylemeyi unutmuş olabiliceğin bir şeyler söylüyor olabilir.
benimkilerde çamur vardı mesela
ve avuç içlerin  nasıl koktukları da öyledir.
benimkiler genellikle çatlamıştı ve mandalina kokuyordu
sanırım, sadece 6-7 yıldır dünyalıydım ve işler yolunda gidiyordu
dünya, ben nasıl bakarsam öyle görünüyordu
çamurdan; arabalar ve insanlardan canavarlar yapabiliyordum
ağır sonuçlara yol açabilicek büyük hatalar yapma becerisinden ve
kendiminkinden başlayarak, 
yaşamlar berbat edecek yalanlar söyleme becerisinden yoksundum
terkedilmiş ufak bir barakanın, yer yer çatlaklar bulunan kırmızı
kiremit çatısına çıkıp atlamamız yasaktı ama uçup süpermen olmanın
bedelini ödemeye hazırdım.
içinde ''bu, senin hiçbirşeyin yolunda gitmediğini düşünmediğin
zamanlara ait öykün; her şeyin yolunda olduğu zamanlara yani,'' gibi 
cümleler olan kitaplar okuyordum
Yanlışlardan habersizdim ve doğruları bilmeme lüzum yoktu
havanın kararıyor olması dışında dert edilecek birşey olduğu 
söylenemezdi.
sobanın çıkardığı sesleri dinlemek yeterliydi.
''ne için ? '' bilmiyorum.
ama yeterliydi.
üç tekerlekli bir bisikletle, 2 sokakta dünya turu yapıyordum, üzüldüğüm olurdu ama asla üzgün olmazdım
ve asla mutsuz