3 Kasım 2016 Perşembe

Hikaye şöyle başlıyordu;

Gereğinden fazla görmüş gözler ve
Gereğinden fazla tatmış diller ve
Gereğinden fazla çizilmiş tenler ve
Gereğinden fazla işitmiş kulaklar ve
Gereğinden fazla uyuşmuş zihinler ve
Gereğinden fazla bozulmuş sözler ve
Gereğinden fazla kusmuş mideler ve
Gereğinden fazla kırılmış düşler ve
Gereğinden fazla edilmiş küfürler ve
Gereğinden fazla denenmiş ve hiçbirdenemedebaşarılamamış – teşebbüsler ve
Gereğinden fazla yıpratılmış hisler ve
Gereğinden fazla kaçmış korkarklar ve
Gereğinden fazla içinde ölmüş cesetler
Merhameti hak eder
Etmeli
Umarım diyordur
Bazı olaylardan ne kadar ders çıkartırsanız çıkarın, bazen aynı şeyleri yeniden yapmak zorunda kalıyorsunuz ve ne kadar olumsuz olsa da
Hepsinin sonradan ortaya çıkan bir anlamı da olabiliyor diyordu chuck.  Ve ben iki mayından en çok patlama ihtimali olanı seviyorum.
Pusulası daima kendisini gösteren usta bir dublörün macera hikayeleri gibi, harf harf topluyorum yoluma çıkan herkesten: vesikalık fotoğraflarda kendini belli eden elit bir kalitesizlikten ve tadilat nedeniyle kapatılmış 3.000 yıllık bir felsefeden...

Birikenlerle ayakkabılarımda siyah delikler açıp kutupların arka kapsından kaçıyorum.


6 Ekim 2016 Perşembe


yanan yaban mersini mavisi gözler;

Şanslıysan emekleyerek başlayıp emekleyerek bitirirsin. şansızsan koşman gerekirken uyuyarak bitirirsin ve eğer biraz seviyorsan hiçbir şey söyleyemeden bitirirsin.

bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onun hakkında bir şeyler yazmaktır. Ona hitaben değil onun hakkında. 
bir şiir. 
bir şarkı.
birkaç cümle.
gerçek bir şiir.
gerçek bir şarkı.
gerçek birkaç cümle. 

hakkında gerçek bir şey yazılmış kimse
gerçek şiir, bir gerçek şarkı, birkaç gerçek cümle  ''huzur içinde uyuyamaz''. o artık ölümsüzleşmiştir ki geçmiş olsun ona. 
hiç bir insan sonsuz değildir 
üzülme
ama sonsuzlukta fena değildir.

Güzelsin kadın, geçen Eylülden beri eksiltemedim bana uçuşan yapraklarını
Bendesin hala..
Sarıp sarmaladım ve böylece sakladım da Eylülün bütün tonlarını.
Hep aynı fotoğrafına bakmayı sevdim ve unutmadım sevdiğim yanlarını.
Gidelim burdan
Hiç gitmediğimiz şehirlere gidelim..
Bu şehirde bakamıyoruz birbirimizin yüzüne.

Sana büyük, renkli, ıslak ve gerçek bir özür borcum var,
beceremedim bir yolunu bulmayı,
işe yaramadı güzel şarkılar.







,


27 Mayıs 2015 Çarşamba

Yağmurlarda diner moruk
Gökyüzüne bakmayıveririz bir gün
Zaten üç damla suyun bir avuç toprakla çarpımından
doğdum ben
Bunun için çamura kestim son günlerde
Sen hiç Bob Dylan dinledin mi
Hiç dün gece dinledin mi
Şarabı rakıyla karıştırıp
Saatler moruk saatler... ne olmuş saatlere
kurmayıveririz bir gün
Ben parmak hesabıyla bir ömür yaşadım
Yükseklik korkusundan başım hiç dik durmadı
iğreniyorum kendimden bile bazen
Dünyadan her zaman
Kaldırıp yakamı inerim gecenin ayıp yerlerine 
Eve geç gelen adamların hüznüyle
Biz ne kötü yaşadık be moruk
Bir kuş kanatlarını dürünce rüzgarsız kalmak gibi
O kadar yalnız, o kadar umutsuzduk
-Geçmiş zaman kipi gitmedi burda ama neyse
Moruk diyorum artık benimle büyüyenlere...

Ahmet Erhan


8 Mayıs 2015 Cuma

Yazacak bir şey kalmadı çünkü yabancı bir durakta durmuş kalmışım. adım yok. kimliğimi kaybedeli çok oldu. bu kaçıncı uyandırılışım. patron ? şef ? hocam ? abi ? delikanlı ? onsekiz yaşında okuyup ezberlediğim bir şiir mi sebep banklara olan düşkünlüğüme yoksa bob amca bunu da seks ve şiddetle açıklayabilir mi ? bazen bir süre önce ki kendimin ağzını burnunu kırmak istiyorum. yaralarla gezdiğim, futbolun sebep olduğu havalı yaralarla gezdiğim dönemlerde hiç bir kızın öne düşen saçlarını geriye atmamış olmanın ezikliği mi beni böyle her tanıştığım kıza kur yapma zorunluluğuna iten. öpmeye yeltense tersleyeceğim kızlara havalı cümleler kurma merakım neden ? neyse ki kıymetli olan tek düşünce benim ki olduğundan siktir ettim iyi geldi.  yıllardır aynı kuyularda donmuş kalmışım. ciğerlerim yok. ıslığımı okulun önünden kalkan taksinin kiracı söförüne sattım. ağzında bir yarayla daha ne kadar konuşabilirsin. ağzında bir çiçekle peki. sürekli aynı akoru çalan bir gitar tonu sen şiir söylüyorsun birileri sevişiyor üzerine. birileri kalorifer borularına vuruyorlar. çarşafını en son ne zaman yıkadın ? ya bedenini ?  gerçekten susalım mı biraz ?





20 Nisan 2015 Pazartesi

Işıktan haberin var mı iyi mi ?

Herkes bu kadar kendini övmenin mütevazi bir yolunu bulmuşken ukala kalmayı başarabildiğim için gururluyum. Bir hikaye anlatıcam size ters yönden giden eski siyah bir araba. daha sonra öğrendim ki, gazlı da. binerken biliyordum ki şöförü sarhoş. yolcuları da öyle. gitmemesi gereken hızlarda giden her eşya gibi inatçı. ben elimde bir bira şişesiyle dinliyor ve kafamı sallıyorum ki, kimse daha fazla sarhoş olmasın. herkes tamam çünkü. yeteri kadar fazla her şey..

zor dönülen bir viraj tekrarlanmazsa bir şöför, sarhoşuğunun araba kullanmasına olumsuz etki olmadığına ikna edemez kendini. bütün hatalar bilinçliymiş gibi davranan gülümsemeler bazen ses de çıkarır. nefes alıp verirken anlamsız ve şekilsiz sesler. ve bütün bunların birşeyin başına sınırsız konursa çok satacağını bilirler. ve bir aç tavuk çok da farklı reaksiyonlar göstermerzler yet sınırsız bira bir buğday ambarıdır.

kimse farkında değil aslında bu kavşak daha önce de dönüldü. hiç bir konuşma yetmez çünkü döneni durdurmaya. ki dönmek bütün meselede bu aslında bütün eylemler gibi durana dek müthiştir. dünya bunu keşfettiğinde 19 yaşındaydım usanmak bilmiyor ve bu sebepten kıyamet diye bir şeye inanıyorduk. kısacası yine çok aysti içtim yaşamdan önce ölüm olduğunu tecrübe eden tek ben olduğumdan o arabada susmak ve razı gelmek bana düşüyordu. ve bu soruyu ancak ben sorabilirdim ölenler kendinden olmadıkça sorun yok değil mi ?




8 Kasım 2014 Cumartesi

Bazen
kanlı bir savaş meydanında
zırhımı çıkarmış halde buluyorum kendimi..

oysa 
insan bu denli savunmasızken
hiçbir savaşta kendi kendinin galibi olamamalı değil mi ?

bence
yakınlık; göreceli olduğu kadar
dereceli de bir kavram
birbirine çok yakın olunca
savaşın şiddeti daha da çok oluyor

sanki
çok yakındık da,
bir elimiz hep arkamızda
silahları saklarken
ölümcül darbeyi vurup vurmama konusunda 
tereddütlerimiz vardı.

bu yüzden
belki de şarjöre hep bir boş bir dolu
kovanlar yerleştirdik.
artık hangisine denk gelirse..

belki
bir hamle yeter ikimizi öldürmeye 
yada mermileri boşa harcamak niye ?




5 Eylül 2014 Cuma

Gönül tablomdaki aritmetiği bozuk dört işlem; aramak,sevmek,beklemek ve gitmek.. olarak kaydedildi sicilime.
Bu saydıklarımın hiçbirisinin sağlaması da yoktu aslında, sende garantin olmadan hiçbir kanaat notu kullanmazdın.
Anlayacağım ben bu paramparça sevdada da, bütünlemeye kaldım.

Özgür Gümüşsoy - Teleparanoyakasyon