8 Mayıs 2015 Cuma

Yazacak bir şey kalmadı çünkü yabancı bir durakta durmuş kalmışım. adım yok. kimliğimi kaybedeli çok oldu. bu kaçıncı uyandırılışım. patron ? şef ? hocam ? abi ? delikanlı ? onsekiz yaşında okuyup ezberlediğim bir şiir mi sebep banklara olan düşkünlüğüme yoksa bob amca bunu da seks ve şiddetle açıklayabilir mi ? bazen bir süre önce ki kendimin ağzını burnunu kırmak istiyorum. yaralarla gezdiğim, futbolun sebep olduğu havalı yaralarla gezdiğim dönemlerde hiç bir kızın öne düşen saçlarını geriye atmamış olmanın ezikliği mi beni böyle her tanıştığım kıza kur yapma zorunluluğuna iten. öpmeye yeltense tersleyeceğim kızlara havalı cümleler kurma merakım neden ? neyse ki kıymetli olan tek düşünce benim ki olduğundan siktir ettim iyi geldi.  yıllardır aynı kuyularda donmuş kalmışım. ciğerlerim yok. ıslığımı okulun önünden kalkan taksinin kiracı söförüne sattım. ağzında bir yarayla daha ne kadar konuşabilirsin. ağzında bir çiçekle peki. sürekli aynı akoru çalan bir gitar tonu sen şiir söylüyorsun birileri sevişiyor üzerine. birileri kalorifer borularına vuruyorlar. çarşafını en son ne zaman yıkadın ? ya bedenini ?  gerçekten susalım mı biraz ?





20 Nisan 2015 Pazartesi

Işıktan haberin var mı iyi mi ?

Herkes bu kadar kendini övmenin mütevazi bir yolunu bulmuşken ukala kalmayı başarabildiğim için gururluyum. Bir hikaye anlatıcam size ters yönden giden eski siyah bir araba. daha sonra öğrendim ki, gazlı da. binerken biliyordum ki şöförü sarhoş. yolcuları da öyle. gitmemesi gereken hızlarda giden her eşya gibi inatçı. ben elimde bir bira şişesiyle dinliyor ve kafamı sallıyorum ki, kimse daha fazla sarhoş olmasın. herkes tamam çünkü. yeteri kadar fazla her şey..

zor dönülen bir viraj tekrarlanmazsa bir şöför, sarhoşuğunun araba kullanmasına olumsuz etki olmadığına ikna edemez kendini. bütün hatalar bilinçliymiş gibi davranan gülümsemeler bazen ses de çıkarır. nefes alıp verirken anlamsız ve şekilsiz sesler. ve bütün bunların birşeyin başına sınırsız konursa çok satacağını bilirler. ve bir aç tavuk çok da farklı reaksiyonlar göstermerzler yet sınırsız bira bir buğday ambarıdır.

kimse farkında değil aslında bu kavşak daha önce de dönüldü. hiç bir konuşma yetmez çünkü döneni durdurmaya. ki dönmek bütün meselede bu aslında bütün eylemler gibi durana dek müthiştir. dünya bunu keşfettiğinde 19 yaşındaydım usanmak bilmiyor ve bu sebepten kıyamet diye bir şeye inanıyorduk. kısacası yine çok aysti içtim yaşamdan önce ölüm olduğunu tecrübe eden tek ben olduğumdan o arabada susmak ve razı gelmek bana düşüyordu. ve bu soruyu ancak ben sorabilirdim ölenler kendinden olmadıkça sorun yok değil mi ?




8 Kasım 2014 Cumartesi

Bazen
kanlı bir savaş meydanında
zırhımı çıkarmış halde buluyorum kendimi..

oysa 
insan bu denli savunmasızken
hiçbir savaşta kendi kendinin galibi olamamalı değil mi ?

bence
yakınlık; göreceli olduğu kadar
dereceli de bir kavram
birbirine çok yakın olunca
savaşın şiddeti daha da çok oluyor

sanki
çok yakındık da,
bir elimiz hep arkamızda
silahları saklarken
ölümcül darbeyi vurup vurmama konusunda 
tereddütlerimiz vardı.

bu yüzden
belki de şarjöre hep bir boş bir dolu
kovanlar yerleştirdik.
artık hangisine denk gelirse..

belki
bir hamle yeter ikimizi öldürmeye 
yada mermileri boşa harcamak niye ?




5 Eylül 2014 Cuma

Gönül tablomdaki aritmetiği bozuk dört işlem; aramak,sevmek,beklemek ve gitmek.. olarak kaydedildi sicilime.
Bu saydıklarımın hiçbirisinin sağlaması da yoktu aslında, sende garantin olmadan hiçbir kanaat notu kullanmazdın.
Anlayacağım ben bu paramparça sevdada da, bütünlemeye kaldım.

Özgür Gümüşsoy - Teleparanoyakasyon 

26 Ağustos 2014 Salı

merhaba gençler.
nasıl gidiyor yeteneksizliğinizi, yalakalığınızın arkasına gizlemeceler ?
efendim ?
ha, tamam, siz devam edin o halde, ben hiç bölmeyeyim.

12 Ağustos 2014 Salı

Bunu yağmurlar için söylerler.

Eğer o şehirde olsaydım

rüzgara karşı yürürdüm yine uzun uzun

o zamanlar gibi

hissetmezdim soğuk havayı

ve bir şekilde evime dönerdim

daha sakin

soğuk yorganımın içine süzülürdüm

uyurdum

yürüdüysek

şimdi

sığamıyorum

hiç bir yere ..




2 Ağustos 2014 Cumartesi

Şimdi size gelecekte olacakları anlatmak istiyorum. 26 yaşındasın, hayallerinin işinin, şu an yapmakta olduğun iş olmadığını düşünüyorsun. hayallerinde ki iş için 4 yıl okuman lazım yada benzeri bir eğitim alman lazım.

Şimdi yakın resme bakalım:

60 yaşına kadar çalışacaksın, bu demek ki daha 34 yıl var. en iyi ihtimalle 3 yıl çalışıyorsun, 4 yıl eğitim alırsan 7 yıl kaybediyorsun.

7 yıl karşısında 30 yıl.. 30 yıllık hayalinin mesleği için yatırım yapman gereken 4 yıl.
       
Hayatınızın her anında bu böyle. bugün için zor gözüken kararlar aslında çok daha büyük bir başarı için alınması gereken küçük fedakarlıklar.  Hikayeler başlar hikayeler biter.